Dinlemek, zarafete dahil…

Burayı takip edenlerin de bildiği gibi tango çalışıyorum, anlatıyorum ve tango deneyimi üzerinden öğrenmeye yönelik eğitimler veriyorum.

Birkaç gün önce uzun zamandır başlatmayı istediğimiz ve ancak şimdiye kısmet olan İlişkide İletişimde Tango  derslerimiz başladı.
8 haftalık bir program ve iletişime katkı sağlayacak ana konular üzerinde, tango dansında ilerleyerek çalışıyoruz.

Açılış dersimizin ana konusu: DİNLEMEK

Tango ile dinlemek üzerine çalışıyoruz.

Johanna-Buguet-Unsplash

Dinlemek, aktif bir süreç; dikkatimizi sesin geldiği kaynakta tutabilmeyi gerektiriyor. Hem müziği hem de tarafların birbirini duyabilmeleri açısından tango, icracılardan (takipçi ve lider) iyi bir dinleyici olmalarını ister. Birbirini duymadan, müziği farketmeden yapılan hareketler, hareketle sınırlı kalır çünkü ve maalesef ortaya dans çıkmaz.
İşte dinlemek, iletişimin ön koşulu ve bu sebeple açılışı dinleme ile yapıyoruz. Tango, bir iletişim dansı. Dinleme olmadan, dans da olmuyor.

Duymak için, dinlemek gerekiyor.

Dinlemek, içinde vermenin olduğu cömert bir hal; karşı tarafın söylediğine kulak vermek ile başlıyor. Az sonra vereceğimiz cevabı tasarlamaya soyunduğumuz, bir an önce sıranın bize gelmesini beklediğimiz ve böylece süreci yuttuğumuz, sonuçlara odaklandığımız bir hal ile cömert olamıyoruz.

Konuşurken kelimeleri yuttuğumuz gibi, dinlerken de söylenenleri yutuyoruz.

Bir an önce doymak isteyen biri gibi; yemeği küçük lokmalarla, tane tane yiyemiyoruz. Burada süreç değil, sonuçtur çünkü önemli olan. Dolayısıyla ıskalanır konuşulanlar, ele yüze bulaşır o lokmalar.

Böyle olduğunda, karşımızdakinin söylediğinden çok, onunla ilgili tutumumuz ve varsayımlarımız yönlendirir cevaplarımızı ve dolayısıyla duyduklarımızı. Aklımızda çoktaaaan kabul ettiğimiz bir koşul vardır ve söylenenler içerisinde adeta cımbız ile ayıklarız fikrimize denk düşeni. Adeta aklımızdakilere kanıt aradığımız, kendimizi kendimize kanıtlamakla meşgul olduğumuz bir süreci deneyimleriz ve tam da bu yerden, duyduğumuz bu yerden iştahlı bir refleks ile cevaplar dökülür dilimizden…
Böyle böyle daha ağzımızdaki lokmayı bitirmeden, almışızdır bir çatal daha…

Anlaşmanın koşulu, anlamak; anlamanın koşulu duymak, duymanın koşulu ise, özenle dinlemektir.
Duymak, içinde bir parça merak ve çokça özen barındırır. Varsayımlarımızı, emin olduğumuz fikirlerimizi -hiç olmazsa bir süreliğine- rafa kaldırıp; cömertçe durabildiğimizde kulaklarımız duymaya başlar. Cömertlik, direncin olmadığı bilakis davetin olduğu bir yerden dinlemektir. Duymaya açık olmak, davettir. Sakinlikle, ilgiyle kulak vermektir ve böylece sadece fikrimizi destekleyenleri değil; söylenenleri olduğu haliyle duyabiliriz.

Peter Forret – Tango Papparazzo

İşte tangoda da söyleneni duyabilirsek, verdiğimiz yanıt söylenene yönelik olur; bizim varsayımlarımızı, endişelerimizi, beklentilerimizi içermez. Dansın sürekliliği, yumuşaklığı, akıcılığı dolayısıyla zarafeti buradan gelir; konu dağılmadığında, ortaya çıkan gerçek bir diyalogtur. Filtresiz, yalın ve sade ve de bu yüzden ihtişamlı…

Dinlemek zarafete dahil; duyabilmek ise zarafetin hediyesi oluyor.

You may also like