Etiket ve Zarafet

Fransızlardan gelen etiquette, nam-ı diğer görgü kuralları, eski adıyla adab-ı muaşeret..

Çeşitli durumlar için farklı etiketler bulunuyor. Yemekte etiket, işte etiket hatta şimdilerde ise, network+etiketten türetildiği söylenen netiket var. ( netiquette: etiquette in technology ) Digital görgü kuralları da deniyor. İnternette iletişim kurmanın doğru veya kabul edilebilir yolu anlamını taşıyor.

Görgü, bir toplumda uyulması gereken saygı ve incelik kurallarının genel adı. Görgü kuralları, toplumda bireylerin nasıl davranması gerektiğini düzenleyen yazılı olmayan kurallar. Bazen her toplumda geçerli, evrensel bir nitelik taşıyabileceği gibi; bazen toplumdan topluma ya da duruma göre değişiklik gösteriyor. Bir yaptırımı yok, kişi bu kurallara uymadığında, aldığı tepki yadırgama ya da en ağır haliyle ‘ayıplama’ olabiliyor.

Photo: Erik-Mclean – Unsplash

Örneğin; çorba kaşığının kullanılışı, toplumlara göre değişiklik gösteriyor. Fransızlar çorbayı kaşığın ucu ile içerken; İngiltere’de ve Amerika’da yanı ile içiliyor. Her ikisi de tercih edilebilir ancak kaşığın hepsinin ağıza sokulması ya da çorbayı bitirdikten sonra kaşığın tabağın içine değil de, tabağın yanına ya da masada başka bir yere bırakılması görgüsüzlük kabul ediliyor. Keza çorbanın içmeden önce üflenmesi de aynı şekilde.

Görgü kuralları zarafete dahil, ama!

İçinde nezaket niyeti olan görgü, saygı ve incelik barındırıyor. Dolayısıyla elbette zarafete dahil. Ancak zarafeti, görgü kurallarından ibaret zannetmeye yönelik bir yanlış anlama var. Çatalı, kaşığı nasıl tutacağımızı, hangi kadehle hangi şarabın içileceğini öğrendiğimizde zarafeti tamamlamış(!) zannedebiliyoruz.
Görgü kurallarını biraz ihtiyaçtan öğreniyoruz. Öğrenelim de zaten, bu güzel bir şey. Diğer toplumlar hakkında bilgi edinmemizi ya da saygı görmemizi sağlayabiliyor. Ancak öte taraftan zarafet için tek ve yeterli konu değil. O zaman sadece etiket oluyor.

Zarafet üst küme, etiket zarafetin alt kümesi.

Zarafet, görgü kurallarını da kapsayan çok daha geniş bir kavram olmasaydı; anlayıştan, empatiden yoksun kalırdı değerlendirmelerimiz. Yargılayıcı bir hal olurdu zarafet. Sadece çorba kaşığını nereye koyacağını bilmiyor diye, son derece sığ bir tavırla set çekebilirdik çocukluk arkadaşımızla aramıza ya da benzer bir durumda bizim için hemencecik yapıştırılırdı malum etiket : Görgüsüz!

Oysa ki yaşamın çizgileri bu kadar net değil, böylesi sürdürülebilir olmadığı gibi, gerçeği de yansıtmıyor. Esnek değil. Katılık da, zarafetten değil zaten.

Münir-Özkul-Yaşar-Usta-Karakteri-Bizim-Aile

Benim gibi Türk filmleri ile büyümüş özellikle 70li yıllar Türk filmlerine hayran biri olmasanız bile bu sahne eminim çoğu kişinin hafızalarındadır. Büyük Yaşar Usta sahnesi!

Filmin bu sahnesinde Münir Özkul, oğlunun (Tarık Akan) sevdiği kızın ( Itır Esen ) babası Saim Bey ile konuşuyor. Son derece varlıklı, belki de tüm görgü kurallarını yalayıp yutmuş ancak zarafetin esamesinin bile okunmadığı biriyle. Tiradında yakışır mı sana diye soruyor Yaşar Usta. Tüm zarafetiyle hizaya getiriyor fabrika patronunu. Zarafet, güçtür çünkü.

Bu sahne özelinde değil ama, Münir Özkul’u ve oynadığı rolleri hatırladığımızda, görgü kurallarına hakim biri gelmez aklımıza pek. En azından benim öyle. Fakat inceliği, nezaketi, saygısı sanki her daim yansır ondan. Hangi kadeh ile kırmızı şarap içeceğini bilmeyebilir; fakat etrafına saygısı, kibarlığı, sevecenliği ve nezaketi ile zarafetine hayran bırakır. Ölçülüdür, nerede durup nerede harekete geçeceğini; sınırlarını ve merkezini bilir. İşler ne kadar karmaşık olursa olsun, göründüğü yerde güven verir, adeta işlerin yoluna gireceğini müjdeler duruşuyla. Zarafet, çevremizdeki insanların yanımızda iyi hissetmelerini sağlar. Bu sebeple, hemen hissedilir ve bu sebeple de güçlüdür.

Bir zamanlar çok değil 50 yıl öncesinde, Türk filmlerinde öne çıkarılan değerler nezaket, sevgi, saygı, anlayış idi. Konumundan bağımsız, karakterlerdeki zarafeti izlerdik.

Bu yazıyı yazmama da ilham olan kişinin bir konuşmasını da buraya iliştirmeme müsaade edin lütfen. Ruhu şâd olsun.

Görgü kurallarını bilmiyorsak ne olur?

Anlayışımız bize yol gösterebilir. Başkalarına, diğer canlılara ve kendimize karşı nazik, ölçülü ve saygılı olmak neye işaret ediyorsa, o yöne eğilmek yeterlidir; zarar vermemeyi gözettiğimiz sürece zarafet orada ışıldar. Bu evrenseldir. Hemen fark edilir.

Başlangıçtaki netikete dönecek olursam, birini her istediğimizde FaceTime ya da Whatsapp üzerinden görüntülü arayamayacak olduğumuzu bilmek, kişisel alana saygımızdan, ölçülülükten yani zarafetten gelir. Bunun için, görgü kuralları dersi almış olmaya gerek var mıdır?

Zarafet, etiketler ile değil de, anlayıştan gelen, eylemlerle desteklenen bir haldir. Gizlenememesi, düşünce, söz ve eylemlerimizden yansıması bundandır.

#zarafeteğitimleri

Kapak:Betweenmates.com

You may also like