Her zarafette vardır bir HAYIR

Hari Panicker – Unsplash

 

Hayır.

Basitçe, nazikçe ve sadece hayır.

Özetle, kısaca hayır.

..

Hayır diyebilmek üzerine yazılmış onlarca kitap, edilmiş binlerce söz, tavsiye bulunuyor. Tekrara düşmek değil niyetim. Kendi pratiğimin bir özeti ve belki de samimi bir iç döküş diyebiliriz.

Meselenin hayır denen taraf ile diyemeyen taraf arasında muhasebesini yaptığımda, asıl hayır diyemeyen taraf için ağır bir bedel görünüyor. Hem içsel hem de dışsal olarak.

Bir teklife, davete, isteğe hayır diyemediğimizde olanlar:

  • Yapmak istemediğin bir şeyi yapmak ‘zorunda’ hissetmenin verdiği yük, ağırlık, sıkıntı hissi

  • ‘Mış gibi yapma’ halinin verdiği stres, yorgunluk

  • Hayır diyemediğin deneyimin getirdiği huzursuzluk

  • Hayır diyememenin karşı taraftan fark edilmesiyle katmerlenerek tekrarlanan suistimalden gelen güvensizlik, hayal kırıklığı

Bunlar ağır, çok ağır yükler. Sinsice büyüyen, kolaylıkla fark edilmeyen. 

Neden hayır denemiyor:

  • Öğrenilmiş bir durum. Ebeveynden, öğretmenden, arkadaştan vs. Vs. 

  • Arkasında kocaman bir korku var. Çok tehlikeli bir korku bu. Maskeli çünkü. Asıl yüzünü göstermeyen bir korku. Gücenir, kırılır, üzülür, ayıp olur, küser, zarafetli olmaz gibi maskeler giymiş bir korku. Maskeyi kaldırınca – ki bu da kolay olmayabiliyor- altından çıkanlar asıl korkular. Bakalım altına:

  • Dışlanmak

  • Sevilmemek

  • Yalnız kalmak

  • Beğenilmemek

Bunlardan korkuluyor. Bunların olmaması için de: ‘’ EVET de. Sadece evet. Gerisini halledersin. Halledersin çünkü hep halletmedin mi? Yine halledersin. Ne olacak canım. Hem bak, değişiklik olur. ( ya da o mutlu olur ) ’’ çözüm sanılmış. 

Burada evet geldikten sonra olanların can sıkıcı olup olmamasının bir önemi yok. Konu iyi bir deneyime evet, kötü bir deneyime hayır diyelim meselesi değil.

Konu, üzerine binbir çeşit kılıf geçirilmiş bu meseleye derinden, açıklıkla bakabilmek. Konu bu yükün ağırlığı. Bu yükün esareti. Bu yükün bağımlılığı. Bu yükün maalesef ve çok maalesef bedelleri.

Nadine Shaabana / Unsplash

Hayır diyebilme meselesi, insan hayatındaki en öncelikli konulardan biri olabilir. Herkes için olmasa bile azımsanmayacak kadar büyük bir oran için böyle olduğu görünüyor.

Anladığım kadarı ile ‘istemiyorsanız hayır deyin’ tavsiyesi ile çözülebilecek kadar basit bir mesele de değil. Çözüm ‘nasıl oluyor’ kısmına kafayı takmaktan başlıyor. Ne oluyor da hayır denemiyor? 

Kendi deneyimimdeki gözlemlerim:

  • Öğrenilmiş bir otomatik refleks var. Alışkanlığa dönüşmüş bir evet hali. Bu sebeple yavaşlayıp; olanı gözlemleme becerisine ihtiyaç var. Nasıl oluyor da otomatik olarak, tamam diyorum? 

  • Arkasında yıllarca tekrar edilmiş çok kuvvetli bir alışkanlık enerjili durum için, aksi yönde davranmak kolay olmayabiliyor ve bu konuda sabırlı ve şefkatli olmak önemli.

  • Göze almak. Kaybetmeyi, sevilmemeyi, onaylanmamayı vs. vs. Maskesi düşen asıl korku ne ise, onunla temas edip; aslında içinin ne denli boş olduğunu anlayabilmek çok değerli. Gerçekten boş. 

  • Israr tuzağına uyanık olmak. Bir davetin bir kere yapılması ile bin kere yapılması arasında davetin sundukları açısından bir fark var mıdır? Ne yazık ki ısrarda kalamıyoruz. Kedi ısrarla miyavladığında kapıyı açıyoruz, çocuk ısrarla istediğinde yarım saat daha oyuna izin verebiliyoruz, birisi ısrarla aradığında tamam diyebiliyoruz. Israr, yelkenleri suya indirebiliyor. 

Buralar, çoğunlukla fark edemediğimiz taraflar. Çünkü ‘nasıl oluyor’ kısmına bakmayı atlıyoruz. 

Zarafet eğitimlerinde merkez ve sınırlar konusunda çalışırken, hayır deme meselesine kimilerimiz gereken özeni gösterirken; kimilerimiz de olayın derinine inmeden sadece yapılacaklar listesine odaklanabiliyor. Bu yapılacaklar listesi, yukarıdakine benzer bir gözlem ve çalışmayı göze almadan benim görebildiğim kadarıyla pek bir işe yaramıyor.

Yapılacaklar listesinden önce, kendimde bakılacaklar listesine uğramak ve orada aşamaları gözlemleyebilir hale gelinceye kadar kalmaya ihtiyaç var.

Sereja Ris / Unsplash

Yapılacaklar listesine ‘size birisi hayır dediğinde yapılacaklar’ kısmından başlamak istiyorum:

  • Size birisi hayır dediğinde; lütfen saygı duyun, sevinin ve takdir edin. Bu çok değerli. Çok zarafetli. 

  • Bunu kişisel algılamayın ya da isterseniz algılayın; siz bilirsiniz. Ama lütfen ısrar etmeyin. Karşınızdakinin sınırlarını, kişisel alanını gözetmek; kendi sınırlarınızı gözetmek kadar önemli ve çok değerli.

  • Sakın küsmeyin, gücenmeyin. Hayır diyor, bu kadar basit. Sırf siz istiyorsunuz diye, ama kendisi istemediği halde evet deseydi; içinize siner miydi?

  • Karşınızdaki kişi çocuğunuz, eşiniz, arkadaşınız, yöneticiniz, komşunuz.. herkes ama herkes olabilir ve bu hiç fark etmez. Biri hayır diyorsa, o deneyimi ondan bağımsız düşünmeniz gerekiyor. 

  • Siz hayır dedikten sonra, başkalarının ne düşüneceği ile ilgili kısmı boşverin. Bu konuda yapabileceğiniz tek şey, hayır derken basitçe, nazikçe ve net bir şekilde hayır demiş olmanız. Sadece hayır. Geri kalanı hakkında yapabileceğiniz bir şey bulunmuyor. Karşınızdaki siz hayır dediğiniz için sizi sevmeyen ya da beğenmeyen biri ise, bunu öğrenmiş olursunuz ki bu değerli bir kazanımdır, ilişkinizin devamı için size rehberlik edecektir.

  • Hayır demek, kesinlikle zarafete dahil. Her şeye evet demenin nezaketle uzaktan, yakından en ufak bir ilgisi bulunmuyor. Sadece nazik olmaya ve duruma uygunsa teşekkür etmeye özen gösterin, yeterli.

  • Kendi deneyiminize bakmaya zaman ve enerji ayırın. Hayır dediğinizde veya diyemediğinizde bedeninizde ne oluyor, düşüncenizden neler geçiyor, iç sesiniz size ne söylüyor .. bunlara açıklıkla bakın. 

  • Evet demek bir mecburiyet olmadığı gibi; sizi de uyumlu ya da zarafetli yapmayacaktır. Sözcükler ve eylemler içerideki niyetten desteklenmiyorsa; sonucu en iyi(?) ihtimalle yapmacık bir ifade olacaktır.

  • Büyük ve sevimsiz bir teklif olmasına gerek yok, küçücük ikramlarla başlayın hayır demeye. İstemiyorsanız yemeyin mesela ya da içmeyin o ikramdan.

  • Tuzaklara karşı uyanık olmayı öğrenin. Bu deneyim bana ne vaadediyor? Bu önemli bir soru olabiliyor. İstemediğiniz bir davete, sırf güzel bir yemek yemek için giderseniz; emin olun alacağınız o geçici tat sizi devamında tatsız bir duruma sürükleyecektir. Size vaadedilen haz, sizi avlıyor. Burası esaretin kaynağı. Mecburiyete zemin oluyor. 

  • Bedeninizden destek alabilirsiniz. Bu akşam için dinlenme planınız vardı; ama bir telefon geldi ve bir davet aldınız. Aslında istemiyorsunuz ama otomatik tamam diyorsunuz. Bu deneyim tanıdık mı? Eğer tanıdık ise, bedeninize bakın. O telefondan öncesi ve sonrası olarak değerlendirmeye çalışın. Bulgularınız, size yardımcı olabilir. 

Bu yazıyı çok daha fazla uzatmak mümkün. Yaşları kaç olursa olsun; bu hayır diyememe meselesinin herkes için nasıl bir tuzak ve acı veren bir deneyim olduğunu çok kereler gördüm ve görmeye de devam ediyorum.

Tüm bu anlattıklarımın arkasında akademik bir kariyer, kaynakça olarak gösterebileceğim bir kitap bulunmuyor. İrili ufaklı pek çok acı deneyime ait çıkarımlardan oluşuyor.

Zarafet söz konusu olduğunda hayır demenin kabalık olarak anlaşılabildiğini ve bu yanlış anlamaya açıklık getirmek için edilen sözlerin eğer samimi bir deneyime dayanmıyorsa, bir işe yaramadığını gördüğümden; kendi deneyimlerimden edindiklerimi paylaşmayı uygun buldum.

Bir an önce, hem de her konuda yapılacaklar listesinden önce bakılacaklar listesine ihtiyacımız var. Bu pek çok şeyi dönüştürüyor.

Son olarak, her zarafette bir ‘hayır’ var. Hayır’sız zarafet olmuyor. Başkalarının onayına muhtaç olmayan zihinler, özgürce eylemde bulunuyor. Hayır, zarafete dahil; tutsaklık, zarafetten fersah fersah uzak.

#zarafeteğitimleri

You may also like