Tatlı diller, yılanlar ve ağız temizliği
Hem tatlı dilli olup; hem de açık sözlü olabiliyor musunuz?
~•~
Açık sözlülük derken; dürüst olmayı, net olabilmeyi, kendini ya da durumu açıklıkla ifade edebilmeyi kast ediyorum.
✂️ Birini kırmayalım diye, gücenmesin diye, aramız bozulmasın diye, şimdi durduk yere tatsızlık çıkmasın diye.. diye diye söylemek istediklerimizi kırpabiliyoruz✂️
Yalan söylemiyoruz belki (?) ancak ifademiz, gerçeği olduğu haliyle tam olarak yansıtmayabiliyor. Eksik ya da bizim şekillendirdiğimiz bir “olan” oluyor. Saçtaki kırıkları alıp; şekil vermek gibi.
Ya da sessiz kalmayı yeğliyoruz. Kaçınıyoruz ifadeden.
~•~
Şekil vermek, evirip çevirmek belki kimseyi kırıp dökmüyor, kandırmıyor.. bir kişi hariç: KENDİMİZ
Kendimize açıklıkla baktığımızda, gördüklerimiz şaşırtıcı olabiliyor.
Bu yüzden pek yanaşmıyoruz mercek altına almaya, korkuyoruz; karşılaşmak istemiyoruz.
Yumuşakça üstünü örtüyoruz.
Ya da bastırıp, başımızı başka yöne çeviriyoruz.
🐍
Açık sözlü olabilmek, korkusuz insanların becerisi.
Mevcut durumu gören, direnmeyen ve bunu ifade etmekten çekinmeyen insanların.
🐍
Tatlı dillilikte ise; incitmeden, nezaketle iyicil sözcüklerle konuşmak var elbette, ve buralarda görece daha az zorlanıyoruz. Daha doğrusu koşullar izin verir ise, bu çizgide kalabiliyoruz.
Elif’çimler, teşekkür ederimler, misin’ler, ricalar kaplıyor ağzımızı.
Şartlar azıcık değiştiğinde ise; kolaylıkla olmasa da, bu kez bir parçacık gülümseme ile örtmeyi deniyoruz genzimizden fışkırmayı bekleyen gerginliğimizi, en azından sözcüklerimiz bir süre daha nezaket çemberinde dolanıyor.
Peki gerçekten öyle mi?
Sözcükler tamam da, ya ifademiz? Destekliyor mu sözümüzü?